12 Ekim 2012 Cuma

Siz uyurken bakın ne oldu?


6 milyon 42 bin 360 kişi başını yastığa koyup uyurken hayatları, gelecekleri bakın nasıl değişti!...

İşçilerin aylardır beklediği sendikal örgütlenmeyi düzenleyen Toplu İş İlişkileri Tasarısı nihayet TBMM Genel Kurulu'da görüşülüyor.

Yıllara yayılan bir sürecin ardından Meclis'e sunulan tasarının görüşmelerinin arifesinde ortaya çıkan son dakika "protokolü", sendikal özgürlükleri geliştireceği iddia edilen düzenlemenin mayınlı bir tarlaya dönüştürüldüğünü gösteriyordu. Hatta bırakın sendikal özgürlükleri geliştirmeyi işçilerin büyük bir bölümü için sendika, tehdit haline geliyordu. Bugün toplu sözleşme yapabilmek işçilerin çok büyük bir bölümü için hayalken, artık topyekün sendikaya üye olmak hayal oluyordu.

Protokol doğrultusunda tasarıda gece yarısı yapılan düzenlemeyle 30'dan daha az işçinin çalıştığı işyerlerinde sendikaya üye olduğu için işten atılan işçiler bundan böyle 1 yıllık ücretleri tutarındaki sendikal tazminatı talep edemeyecek. Yani sendika üyeliğini engellemeye çalışan işvereni caydırmaya, işten çıkarılma durumunda ise işçinin uğradığı mağduriyeti bir nebze de olsa ortadan kaldırmaya dönük sendikal tazminat ortadan kaldırıldı.
 

İlgili madde görüşülürken tüm muhalefet partileri düzenlemeye karşı çıkarken, savunma "bütün sosyal tarafları düşünmeliyiz" diyen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik'ten geldi. Çelik, düzenlemeyi, "İşveren, ağırlıklı olarak TOBB diyor ki, 'KOBİ'lerde, 30 işçinin altında olan iş yerlerinde iş güvencesi yok. Buradaki sendikal güvence de olmasın. Tek talebimiz bu.'
İşverenin bir talebi, işçilerin üç talebi var. 4. maddeyle ilgili işverenin direnci, 3 maddeyle ilgili işçi sendikalarının direnci devam etti. Sendikaların direncini, taleplerini yerine getirdik, işverenin de bir tek talebi vardı" ifadeleriyle savundu.

Bu düzenleme 30'dan daha az işçinin çalıştığı işyerlerindeki  toplam 6 milyon 42 bin 360 kişiyi ilgilendiriyor. Yani 12 milyon 107 bin 944 işçinin yarısını. Küçük ölçekli iş yerlerinde günde 10-12 hatta daha uzun saatler iş güvenliğinden ve güvencesinden uzak, düşük ücretle çalıştırılan bu işçiler, sendikaya üye olmayı artık akıllarından bile geçiremeyecek. Zaten asgari ücret yada biraz üzerindeki bir ücretle yaşamalarını sürdürmeye çalışan bu işçiler, işten atıldıklarında "sendikal tazminat" da olmayacağından kolları kanatları kırılmış bir şekilde kapının önüne konulacak. 

Çalışma hayatının "zencilerinin" yani en kötü koşullara razı olmak durumunda kalanların mağduriyeti tam anlamıyla bir köleliğe dönüşecek.  

Geride kalan işçileri örgütlemeyi yeterli gördüklerinden ya da kötü koşullarda çalışan işçilerle uğraşmak istemediklerinde olsa gerek sendikacılığın amiral gemileri, olup bitenleri izliyor. Birşey yapıyorlarsa da bunu sadece kendileri biliyor.   

Bir süredir sosyal güvenlikte, sağlıkta kazanılmış hakları birer birer feda edenler, bu kez işçilerin bir bölümünü feda etmiş gibi görünüyor.  

Akşama kadar ekmek parası kazanmak için canını dişini takıp çalışmaktan bitkin düştüğü için yastığına başını koyup ertesi günkü çalışma için biraz olsun dinlenen işçi uyurken bir gece yarısı işte bunlar oldu.

İyi güzel de işçilerin haklarını korumaları gereken sendikalar/sendikacılar tüm bunlar olurken ne uykusundaydı!...


Gece biterken TBMM'de boş Genel Kurul Salonu'na hitap eden  bir kadın milletvekilinin isyanı yankılanıyordu:

"Çalışma hayatını ilgilendiren yasalar neden hep gece yarısı görüşülüyor!..."

Birilerinin uykusu derin olduğu için olabilir mi?

Şişşş....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder