26 Kasım 2012 Pazartesi

Asgari ücretliye "muhteşem" zam!


Asgari ücretlinin merakla beklediği aralık ayı geldi çattı. Asgari ücrette zam pazarlığı başlıyor. Müjdeli haberlere hazır olun!

En kötü koşullarda ve en düşük ücretle çalıştırılan milyonlarca asgari ücretliye gelecek yıl yapılacak zammın belirleneceği süreç başlıyor. 

Malum asgari ücret 15 kişilik komisyonda belirleniyor. Komisyonda hükümet, TİSK ve Türk-İş 5'er kişiyle temsil ediliyor. Yüzbinlerce taşeron işçiyi asgari ücretle çalıştıranın bizzat devlet olduğu düşünüldüğünde masada işverenler aslında 10 kişi. Buna bir de Türk-İş'in üyeleri arasında asgari ücretli bulunmadığı da eklenirse aslında asgari ücretli, çalışırken olduğu gibi masada da tümüyle sahipsiz kalıyor.

Hal böyle olduğu için asgari ücret halen brüt 940,50 lira. Asgari ücretten her ay tam 200.71 lira kesinti yapılıyor. Sonuçta asgari ücretlinin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilmek için 739.79 lira ile yetinmesi gerekiyor.

"Asgari ücret zammında acaba bu sene farklı olur mu" sorusunun yanıtı ise hükümetin 2013 yılı programında gizli. Ekonomi konusunda krizle boğuşan Avrupa ülkelerine kibirle bakan ekonomi kurmayları, asgari ücretin Ocak ve Temmuz'da yüzde 3 artırılmasını öneriyor. Yani yere göğe sığdırılamayan ekonomiden asgari ücretliye asgari zam düşüyor. 

Buna rağmen "asgari ücretliye müjde" haberlerine hazırlıklı olun!

Yüzde 3 zam 22.19 lira

Yüzde 4 zam 29.59 lira

Yüzde 5 zam 36.98 lira

Yani günde yaklaşık 1 liralık zam!...

Öyle ya bu kadar "muhteşem" tartışmanın yanına ancak böylesine muhteşem bir zam yakışırdı!

19 Kasım 2012 Pazartesi

Daha 18...



18 yaşında...

İşteki 15. gününde... 

Göçükte 20 saat mahsur kaldı...

Sonra...

Haber sabaha karşı 5.30'da geldi. Sivas'taki bir maden ocağında göçük meydana gelmiş 3 işçi yaşanan göçükte mahsur kalmıştı.

Olayın ardından iş makineleri ve madencilerin arkadaşları taşı toprağı kazıyarak 3 işçiyi kurtarmak için zamanla yarışa başladı. Bu çabalar tam 20 saat sürdü. Göçüğün madenin girişiyle sınırlı olması dolayısıyla işçiler sağ olarak mahsur kaldıkları yerden çıkarıldı.

Buraya kadar olanlar aslında Türkiye'de çok da alışık olmadığımız bir maden kazasından kurtuluş hikayesi olarak hafızalarımızda yer aldı. 

Bir de Ahmet Yakar...

Ahmet Yakar kim mi? Ekmek parası için Adana'dan kalkıp Sivas'a gelen Ahmet, bu maden kazasında kurtulan işçilerden en küçüğü. Henüz 18 yaşında. Çok mu küçük? Yasal mevzuata göre, bir madende gece vardiyasında çalışabilecek kadar büyük. Çünkü mevzuat 18 yaşındaki bir erkeğin madende ve gece vardiyasında çalışabileceğini söylüyor.

Buraya kadar her şey kitabına uygun. Peki 18 yaşına yeni girdiği için daha önce bu tür bir işte çalışmamış olması gereken bir işçiye gerekli eğitimler ve koruyucu donanımlar verilmiş miydi? İşçilerin gündelik kıyafetlerle ambulans ve hastanede çekilmiş fotoğrafları, madene nasıl sokuldukları konusunda başkaca bir yanıta gerek bırakmıyor.

Trajik bir başka nokta ise işçilerin henüz 15 gündür madende çalışıyor olması. Yani Türkiye ve bu işletme iş sağlığı ve güvenliği konusunda o kadar iyi durumdaki 15 gün önce işe başlayan işçileri elini kolunu sallayarak madene sokabiliyor. 

Ocaktaki göçük bir faciaya dönüşmeyince Ahmet ve arkadaşları birkaç saatlik serum takviyesinin ardından taburcu edildi. Bilin bakalım nereye gittiler? Başkaca gidecek bir yerleri olmadığı için neredeyse mezarları olmak üzere olan madendeki şantiye döndüler.

Madenlerde çalışmaya devam ederse Ahmet'i iki şey bekliyor...

Ahmet ya "güzel ölecek" ya da "güzel günler görecek"

16 Kasım 2012 Cuma

Kılavuzu katil olanın...


Dört bir yanı savaş, barut ve kan kokusu sardığında bakın ne tuhaf şeyler oluyor...

Malum İsrail, Gazze’ye yönelik yeni bir saldırı başlattı. İsrail’in füzelerine,  Gazze’deki irili ufaklı birçok grup intikam açıklamaları ve roketlerle karşılık veriyor.

Kıyaslanacak gibi olmasa da iki taraftan kayıplar var. İki taraf da kullandığı silahlarla düşmanının çocuklarını, bebeklerini öldürmeyi başarmış durumda!

Etrafı tam anlamıyla savaş coğrafyasında dönen Türkiye’de insanlar doğal olarak bir savaş endişesine kapılmış durumda.

Ülke içinde 10 yıllardır yaşananlar, Türkiye sınırına giren Suriye savaşı ve son olarak kangren haline gelen İsrail-Filistin meselesi bu endişeleri büyütüyor.

Dün Irak’ta savaş olmasın diye sokaklara dökülenler, bugün de aynı tutarlılık ve inatla SAVAŞA HAYIR demeye devam ediyor.

Bir de savaşı ve olası savaşları koltuğunda izleyip ahkam kesen “savaş çığırtkanları”, “aklı karışanlar”, “taklacılar” ve “katillerin sırtını sıvazlayanlar” var.  

Bunu yaparken de savaşları ayırt edip, hoşlarına giderse “vur, kır, parçala” diyenler, gitmezse
timsah gözyaşları arasında “mazlum” edebiyatı yapıyorlar.

Dün Suriye’de SAVAŞA HAYIR diyenlerle akılları sıra dalga geçenler, küfürler edenler,  Gazze için “savaşı durdurun” demeye başlamış. Meğer 10 aylık bebeğin ve onlarca insanın öldürülmesini bekliyorlarmış...

Yaptıkları tam olarak şu: Katil bendense savaş devam, değilse savaşı durdurun!

Oysa kılavuzu katil olanın elindeki kan temizlenmez!... 

Savaş insanlığı öldürür...

SAVAŞA HAYIR...

7 Kasım 2012 Çarşamba

Öğrenci dediğin böyle olur!


YÖK, kendi kendini yenileme iddiasıyla hazırladığı yasa taslağında ideal öğrenciyi  böyle tarif etti...

Yükseköğretim Kurulu, bilinen adıyla YÖK, bir süredir üzerinde çalıştığı yasa taslağını kamuoyuyla paylaştı. 

Kendine Türkiye Yükseköğretim Kurulu ismini seçen kurum, taslağın amacını, “akademik ve bilimsel özgürlük, kurumsal özerklik, çeşitlilik, şeffaflık, hesap verebilirlik, katılımcılık, rekabet ve kalite ilkeleri esas alınarak planlanır, programlanır ve düzenlenir” şeklinde tarif etti.

Bu tarife ne kadar uygun hareket edildiği sorusunun yanıtı ise öğrencilere taslakta nasıl bakıldığında gizli. Malum yüzlerce üniversite öğrencisinin cezaevlerinde bulunduğu bir ortamda, üniversiteler için nasıl bir özgürlük iddiasında bulunulduğu ayrı önem kazanıyor.
Taslağa bakıldığında, öğrencilere yönelik disiplin hükümlerinin, 12 Eylül darbesinin ürünü olan mevcut kanunun ilgili hükümlerinden hiçbir eksiğinin olmadığı görülüyor. Hatta disiplin maddesi  bu kez uzadıkça uzamış, darbecilerin o gün düşünemedikleri bazı ayrıntılara “özgürlükçü” olma iddiasındaki yeni taslakta yer verilmiş.
Aslında bu hükümlerle bugünün YÖK'ü, yarının Türkiye Yükseköğretim Kurumu, üniversitelerde nasıl öğrenci istediğini de tarif etmiş oluyor. İşte taslakta disiplin cezasını gerektiren eylemlerden bazıları şöyle düzenleniyor:
İzinsiz ilan asmak: Öğrencilerin akla gelen her türlü etkinlik için hazırlanan duyuru ve ilan vs. için izin alınması gerekecek. Okulda konser, anma, şenlik düzenleyen, hatta ev arkadaşı arayan öğrenci bununla ilgili duyuru, ilan asmak istediğinde okul yönetiminden “izin belgesi” isteyecek.

Yükseköğretim kurumlarının işleyişini ve eğitim-öğretimin düzenini bozmak:  Okulda şenlik düzenlemek, yemekhane zammına, kötü barınma koşullarına tepki göstermek ya da başkaca bir talepte bulunmak, itiraz etmek,  “üstüne vazife olmayan işlere karışmak”, hele bir de bunu şarkı/türkü söyleyerek, forum düzenleyerek, halay çekerek yapmak elbette  yasak!   

Öğrenme ve öğretme hürriyetini engelleyici eylemlerde bulunmak: Üstteki maddeye uymayan faaliyetler ya da verilecek cezayı katmerli hale getirmek için düşünülmüş stratejik bir madde. Üniversite yönetiminin hayal gücüne bağlı olarak hemen her şeyin bu kapsamda değerlendirilip ceza vermek mümkün.

Kurum personelinin şeref ve haysiyetini zedeleyen sözlü veya yazılı eylemlerde bulunmak: Bu hüküm nedense taslağı yapanların ve üniversite yönetimlerinin bizzat kendilerini düşünerek kaleme aldıkları izlenimini veriyor! Yani öğrenciler ve öğretim üyeleri arasında ayrımcılık yapan, tehditte bulunan, hakaret eden bir yöneticiye karşı tepki göstermek, alınan yanlış bir kararı ya da uygulamayı eleştirenlerin muhatap olacağı madde tam olarak bu. Hocalığı bırakıp hafiyeliğe soyunan ve sosyal medyada öğrenci/öğretim üyesi avına çıkan yöneticilerin varlığı düşünüldüğünde bu maddeye neden ihtiyaç duyulduğunu daha iyi anlaşılacaktır.

İntihal yapmak: Bu konuda öğrencilere bir şey söylemek için YÖK'ün önce kendi kadrolarında gerekli titizliği göstermesi beklenir. Oysa YÖK,  adeta öğrencilere  "öğretmenlerinize kötü örnek olmayın" demeye getirmektedir.

Yükseköğretim kurumlarına sarhoş gelmek, yükseköğretim kurumlarında alkollü içki içmek: Yok şaka değil aynen böyle. Bu maddeyi kim önerdi, kim yazdı bilinmez ama asıl merak uyandıran nasıl uygulanacağı. Taslak bu şekilde yasalaşırsa birilerini kampüste alkol kontrolü yapmaya çalışırken görürseniz şaşırmayın!     


Yani "özgürlük" taslağın sadece ve sadece amacında kaldığı için öğrencilere darbecilerden öte birşey vaadetmiyor.

Özetle, YÖK'ün adı değişse de huyu değiştirmiyor, kuzu gibi öğrenci istiyor!


Haksız da sayılmaz ilerde koyun olmak için önce kuzu olmak gerekiyor!...

2 Kasım 2012 Cuma

2013'te başınıza neler gelecek?


İşte Resmi Gazete onaylı 2013 yılı kehanetleri! Bakın yeni yılda sizleri neler bekliyor?…
Hasta Hatice Nine: Aman kendine iyi bak! Sağlık hizmetlerinin kalitesinden ödün verilmeksizin, gereksiz ilaç ve hizmet kullanımını önlemek üzere ilaç ve tedavi harcamaları daha akılcı hale getirilecek. Yani kronik hastalıkları nedeniyle sık sık hastaneye gidip bir çok ilaç kullanan Hatice Nine’nin sigortadan karşılanan ilaçları her an güvence kapsamından çıkarılabilir.
Çiftçi Ali Dayı: Dikkat! Sosyal amaçlı programlar ile tarım sektörüne yönelik transferlerin amaçlanan faydayı sağlayıp sağlamadıklarını değerlendirmek üzere çalışma yapılacak. Yani Ali Dayı’nın tarlasından yaptığı üretim sınıfta kalırsa aldığı destekler tehlikede.
İşçi Hasan, Memur Aysel, Emekli Mustafa: Sürpriz çıkabilir! Temel vergi kanunlarının günümüz ihtiyaçları doğrultusunda gözden geçirilmesi çalışmalarına devam edilecek. Yani ihtiyaç olursa (!) işçi, memur, emekli yani dar gelirli yeni verilere hazırlıklı olsun.
İşçi Kaya: Kurtuldum diye düşünme! KİT’lerin belirli bir takvim ve strateji çerçevesinde özelleştirilmesi çalışmaları kararlılıkla sürdürülecek. Yani kalan son birkaç kamu işletmesindeki bir avuç işçi de özelleştirme mağdurları arasına katılacak. 
Üniversite mezunu işsiz Leyla: Ah güzel kızım! 2013 yılında, istihdam 495 bin kişi artacak, işsizlik yüzde 8,9 olacak. Yani her yıl iş gücüne 800 bin kişi katıldığından aslında işsiz sayısı artacak ve 1 yıldan fazladır iş bekleyen Leyla girdiği bunalımla yaşamaya devam edecek.
Tekmili birden dar gelirli: Pamuk eller cebe! Dolaylı vergilerdeki artışla vergi gelirlerinin GSYH'ya oranı yüzde 19,4'ten  yüzde 20,2'ye yükselecek. Yani devletin eli ceplerin daha da derinine inecek. 
Asgari ücretli Yusuf: Vay haline! Asgari ücrete 2013 yılı Ocak ve Temmuz aylarında yüzde 3 zam yapılacak. Yani asgari ücrete "sadaka zammında" değişiklik yok.
Emekli amcalar, teyzeler: Öldürmeyen Allah öldürmez! Emekli aylıkları Ocak ve Temmuz aylarında sırasıyla yüzde 5,32 ve yüzde 2,34 oranında artırılacak. Yani emekliler bitkisel hayata devam edecek.
Görünmez işçiler: Hani verdiğin sözler! Kayıt dışıyla mücadele konusunda eylem planları 3'er aylık dönemlerde izlenecek vs... Yani söylendiği gibi izlenecek. Sigortasız, güvencesiz çalıştırılan işçinin durumunu değiştirecek etkin, caydırıcı bir mekanizma da başka bahara kalacak.
Bugünkü ve gelecekteki nesiller: Çanlar sizin için çalıyor! Akkuyu ve Sinop nükleer santralleri için çalışmalar tam gaz devam edecek. Yani bu ülkenin bağrına başkalarının çöpe atmaya başladığı bir teknoloji saplanacak.
Tüm çalışanlar: İşim var diye sevinmeyin! Evde çalışma, uzaktan çalışma, iş paylaşımı ve esnek zaman modeli gibi esnek çalışma yöntemlerine de imkan sağlayacak düzenlemeler yapılacak, bu çalışma biçimleri yaygınlaştırılacak. Yani yeni iş yaratılamadığı için mevcut işler parçalanacak. Tam zamanlı çalışma ve getirdiği haklar hayal olacak. 
İşçiler: Kendinize mukayyet olun! Toplumda iş sağlığı ve güvenliği kültürünün yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar yapılacak. Yani yıllardır söylenen, içi boş "kültür yaratma" lafı nedeniyle iş kazalarından ölümler ve sakat kalmalar devam edecek.
Kadınlar: Baksen! İş gücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılması amacıyla kadınlar için esnek çalışma biçimleri yaygınlaştırılacak. Yani kadınlara tam zamanlı çalışma yerine yarı zamanlı çalışma lütfedilecek, o da olursa.
Öğretmen Deniz: Senin boyun kaç, kilon kaç! Eğitim sisteminde yer alanlar için performans sistemi uygulamaya sokulacak. Yani bu kez öğretmenlere not verilecek. Acaba kim, nasıl verecek! 
Öğrenci Eda, Kerem: Vah vah! Bir sürü şey söyleniyor. Ancak başlayan projelerin, uygulanan sistemlerin kaç yıl süreceğini kimse bilmiyor. Veliler geçim derdinden çocuklarının geleceği için endişelenemez halde, öğretmenler ise kendi dertleriyle uğraşmak durumunda. Öğrencilerin küçükleri cadı kazanında bir başına, "hayır" diyen yetişkinleri ise parmaklıkların ardında.   
Bunlara razı olmam diyenler: Hazır olun! Ceza infaz kurumlarının kapasitelerinin geliştirilmesi için yeni kurum inşaatları ve ek bina inşası yapılacak. Yani…
Çok mu karamsar oldu!...
Ne demişler dost acı söyler!...