22 Temmuz 2012 Pazar

Yargıtay önce "can" dedi




İşçi, iş kazası riski daha yüksek, daha tehlikeli bir makinede çalıştırılabilir mi? Yanıtı Yargıtay verdi... 


Bilgisayarlı tezgahta çalışırken el ile çalışan başka tezgahta görevlendirilen bir tezgah operatörü, çalışma koşullarında esaslı değişiklik yapıldığı için iş akdini haklı nedenle feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatının ödenmesi talebiyle iş mahkemesinde dava açtı. 


İşveren avukatı ise işçinin "verimsiz" ve "randımansız" çalıştığının tespit edilmesi üzerine, aynı iş yerinde freze bölümünde çalışmasının uygun görüldüğünü, iş koşullarında esaslı değişiklik yapılmadığını iddia ederek davanın reddini talep etti.


Yerel mahkeme, iş güvenliği uzmanı makine mühendisi bilirkişinin keşfi sonucunda, yapılan bölüm ve makine değişikliğinin çalışma şartlarını ağırlaştırmadığı, bu nedenle görev değişikliğinin çalışma şartlarında esaslı bir değişiklik anlamına gelmediği gerekçesiyle davayı reddetti.


İşçi kararı temyiz edince dava dosyası Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'ne geldi. Yargıtay kararında, her ne kadar bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, işçinin çalışma koşullarında ağırlaşma meydana gelmediği yönünde görüş belirtilse de işçinin teknolojik olarak daha az gelişmiş bir tezgaha geçirildiğine ve yeni görevlendirildiği tezgahta daha dikkatli çalışmasının gerektiğinin belirtildiğine dikkat çekildi.


İşçinin el ile çalışan tezgahta iş kazası geçirme ihtimalinin daha yüksek olduğunun ileri sürüldüğü vurgulanan kararda, oysa bilirkişi raporunda iki tezgahın iş kazası geçirme riski oranlarında bir farklılık bulunup bulunmadığı konusunda bir değerlendirme yapılmadığı belirtildi.


Yargıtay, işçinin iş kazası geçirme riskinin her iki makineye göre ne olduğunun tespit edilip buna göre hüküm kurulması gerektiğini vurgulayıp, işçinin aleyhine olan yerel mahkeme kararını bozdu.


Yani Yargıtay, işçinin daha riskli başka bir makinede çalışmaya zorlanamayacağını belirtti. 

17 Temmuz 2012 Salı

Dedeler, nineler iş arıyor




Genç işsizliği artık Türkiye'nin kronik bir sorunu. Bunun yanında bir de ilerleyen yaşlarına rağmen  çalışmak zorunda olanlar var. Onlar 65 yaşında torunlarıyla iş arayan binlerce dede, nine...

Dede ve ninelerden şanslı olanları, gençliklerinde çalışıp hak ettikleri emekli aylığı ve sağladıkları birikimle hayatlarının son dönemini borçsuz ve kimseye muhtaç olmadan geçiriyor.

Ne yazık ki dede ve ninelerin hepsi bu kadar şanslı değil. Düzenli bir işi olmadığı için emekli olamayan, sürekli bir geliri bulunmayan, aldığı emekli aylığı insanca bir yaşam sürdürmesine yetmeyen, hala borç içinde nefes almakta zorlananlar ise ilerleyen yaşlarına rağmen en ağır koşullarda çalışmaya razı olmuş durumda.

Bu durum resmi istihdam kurumu olan Türkiye İş Kurumu'nun istatistiklerine de yansıyor. Geçen yılın rakamlarıyla kurumdan bir umut iş bekleyenlerin 10 bin 744'i 60 ve üstü yaşlarda. Bu kişilerin 3 bin 155'i ise 65 ve üstü yaşlarda.

Bunları resmi istihdam kurumuna kayıtlı yaşlı işsizler... Kayıtlı olmayan ama bir iş için çalmadık kapı bırakmayan, kazara karşılaştığı siyasetçilerden utana, sıkıla iş isteyen dedeler ve nineler bu rakama dahil değil.

İyi de iş aradılar da ne oldu? 60 yaş üstündeki 10 bin 744 kişiden ancak 978'i bir iş bulabildi. 65 yaş üstündeki 3 bin 155 kişinin sadece 207'si işe kavuştu. Bu işlere, ağır çalışma koşullarına ne kadar dayanabildikleri bilinmiyor. İş bulamayanlar ise Allah'a emanet!...

Bu tabloyu daha dramatik hale getiren ise iş arayan yaşlıların tamamına yakının yılların getirdiği, bedensel yıpranma ve sağlık sorunlarına rağmen en ağır bedensel işlere talip olmak zorunda kalmaları, bu koşullara razı olmaları.

Peki bu tablo düzelir mi?

Emekliliğin mezara ötelendiği, emekli aylıklarının yüksek bulunduğu,  sosyal devlet uygulamalarının birer birer rafa kaldırıldığı bir ortamda 65-70 yaşında olmasına rağmen ekmek parası için paspas yapan dedelerle, çay dağıtan ninelerle daha sık karşılaşmak kaçınılmaz görünüyor... 

10 Temmuz 2012 Salı

İşçi karakola girdi, polis patron oldu


Emniyetin kademelerindeki bakım atölyelerinden sonra bürolarda çalışan işçiler de sendikalı oldu. Böylece sendika kademelerden sonra emniyetin koridorlarına da girdi. Darısı polislerin başına!...

Belediye ve il özel idarelerinde çalışırken bir süre önce "ihtiyaç fazlası" diye çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarına dağıtılan işçilerden 1563'ü Emniyet Genel Müdürlüğü'ne gönderildi. İşçilerin yaptıkları işlerin 17 nolu "ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar" iş kolunda olduğunun tespitiyle Koop-İş Sendikası, bazıları hiç sendika üyesi olmamış işçileri örgütledi. Sürdürülen görüşmelerin sonunda da Emniyet Genel Müdürlüğü ile toplu sözleşme imzaladı.

Devredilen işçilerin geldikleri iş yerlerinden devam eden toplu sözleşmeleri nedeniyle bir anlamda 396 toplu sözleşme tek bir sözleşmeyle dönüştürüldü. Yevmiyeler ve sosyal haklardaki farklılıklar da giderildi.

İşçilerin günlük yevmiyeleri ortalama 68 lira olarak belirlendi. Bu durum bazı işçilerin maaşlarının 2 kat artmasını sağladı. Ücreti diğer işçilere göre nispeten yüksek olan işçilere yüzde 3 zam yapıldı.

Sosyal yardımlar tüm işçiler için 480 olarak düzenlendi. Sosyal yardımlar için belirlenen bu miktar, daha önce sosyal yardımları ücretinde önemli bir miktar tutan sınırlı sayıdaki işçiyi olumsuz etkiledi.


Toplu sözleşmenin imzalanmasının ardından ücreti en alt seviyedeki işçinin cebine net 1800 lira girecek. İşçilere ayrıca 4 ikramiye ödenecek.  

Kim bilir bu gelişmeler ve bir arada çalışma, polislerin haklarını ararken karşı karşıya geldikleri işçilere yaklaşımını da değiştirir!... 

6 Temmuz 2012 Cuma

Bu kanal hiç tekin değil!


Bu kanalı izlerken kendinize dikkat edin! Ekrandan biraz daha uzaklaşın! Karşınıza kimlerin çıkacağı belli olmaz!...

Planet Türk, Yeşilçam klasikleri ve çağdaş Türk sinemasının özgün eserlerini ekran getiren bir kanal.

Kanal yayın politikasını, "Nerede o eski Türk filmleri diyenlerin de, yeni sinemamıza gönül verenlerin de vazgeçilmezi olacak yepyeni bir seçenek. Aşklarımız, sevinçlerimiz, umutlarımız ve acılarımız... İnsanımızın ve bu toprakların öyküsü" şeklinde özetliyor.

Yeşilçam'ın, Türk sinemasının olmazsa olmazlarından biri  kötü adamlar. Hatta öyle ki Türkiye'de milyonlar aynı anda aynı kişilerden nefret edip, filmle gerçeği karıştırdıklarında sokak ortasında onları dövmeye kalkar oldu.

Yapımcılar da zaman zaman sinema izleyicinin ilgisini çekebilmek için filmlerine ilginç ve seyircinin ilgisini çekecek isimleri koymayı tercih etti.

İşte kanalın yayın akışında böylesi iki film ard arda gelince ortaya böyle bir görüntü çıktı.

Berduşlar...

Kalleşler...

Hal böyle olunca insan sıradaki film için endişelenmiyor değil!...

4 Temmuz 2012 Çarşamba

O uçağın karizması nasıl çizildi?



Herşey ne kadar da güzeldi oysa. Bir uçak, Türk Hava Yolları'nı var eden 17 bin çalışanın fotoğrafı ile süslenip "Türk Hava Yolları çalışanlarıyla yükseliyor" denilmiş. Ta ki... 

Daha dün gibi... Türk Hava Yolları, son yıllarda yakalanan başarının asıl sahibi olan çalışanlarına, teşekkürünün bir ifadesi olarak çok özel bir armağan hazırlamıştı. Dünyada bir ilk olacak projeyle Türk Hava Yolları, proje ortağı Boeing firmasının katkılarıyla, filosundaki bir Boeing 737-800 uçağını, tüm çalışanlarını temsilen, dünyanın 191 noktasında görev yapan farklı pozisyonlardaki çalışanlarının yaklaşık 17 bin fotoğrafıyla süslemişti.

Bu jest 15 Mart 2012 "Türk Hava Yolları çalışanlarıyla yükseliyor" başlıklı bültenle de tüm Türkiye'ye duyuruldu. Bültende bu uygulama için, "Bu projeyle, “Globally Yours” mottosunun Türk Hava Yolları ailesine ne ifade ettiğinin bir defa daha tüm dünyada vurgulanması, bu dev ailenin her bireyinin dünyanın farklı noktalarındaki tüm yolcularımızın hizmetinde olduğunun altının çizilmesi, Türk Hava Yolları’nın yakaladığı başarının, havacılık sektöründeki gücünün vurgulanması ve her şeyden önemlisi, omuz omuza, inançla çalışarak, bayrağımızı dünyanın dört bir yanına gururla taşıyan tüm Türk Hava Yolları çalışanlarına teşekkür edilmesi hedeflendi" şeklinde methiyeler düzüldü.  

Proje kapsamında, öncelikle tüm Türk Hava Yolları çalışanlarını kapsayacak şekilde, yaklaşık 4 ay süren profesyonel bir fotoğraf çekimi gerçekleştirildi. Fotoğraf çekiminin tamamlanmasıyla da çalışanlar uçak üzerindeki yerlerini aldı.  

Uçağın lansmanı, yaklaşık 1.500 Türk Hava Yolları çalışanının katılımıyla, tüm çalışanların canlı olarak izleyebildiği görkemli bir tören eşliğinde 15 Mart 2012'de Türk Hava Yolları Teknik A.Ş. hangarında gerçekleştirildi.  

Bu jestten çok kısa bir süre sonra hava iş kolunda grev yasağı getiren düzenleme Meclis'ten geçmemesi için demokratik haklarını kullanarak iş yavaşlatma eylemi yapan 305 çalışan bir anda istenmeyen adam ilan edildi. Daha önce methiyeler düzülenler, çalışmaları yok sayılıp kapı önüne konuldu.

Hal böyle olunca uçağın üzerindeki fotoğrafların akıbeti de merak uyandırmıyor değil.

Acaba THY hala işten çıkardığı 305 çalışanın fotoğraflarıyla mı uçuyor yoksa o çalışanları uçağın üzerinden sildi mi?

Fotoğraflar silindiyse uçağın üzerindeki o boşluklar nasıl dolduruldu ya da yurtdışında bu boşlukları soranlara ne cevap veriliyor?